Diyabet Nedir? Tip 1 ve Tip 2 Diyabet, Belirtileri, Şeker Hastalarının Dikkat Etmesi Gerekenler ve Diyabet Hakkında Bilgiler
Bu sayfamızda diyabet hastaları için en çok merak edilen sorular için cevaplar verilmiş olup şeker hastalığı hakkında merak edilen en genel soru ve cevapları bulabilirsiniz. Ayrıca diyabet ayakkabısı ve diyabet terliği modellerimizi incelemenizi tavsiye ederiz. Mutlaka bir doktor gözetiminde hastalıkla mücadele etmeniz çok önemli olduğunu unutmayın..
Vücudumuzun enerji ihtiyacı, yiyeceklerimizdeki temel besin öğeleri karbonhidrat, protein ve yağlardan sağlanır. Emilebilmek için en küçük parçalarına ayrılan besin öğelerinin en önemlisi “glukoz” adı verilen basit şekerlerdir. Glukoz başta beyin olmak üzere vücudun tüm organlarının önemli bir besin kaynağıdır. Hücreler ihtiyacı olan glukozu, midenin arkasında bulunan pankreas bezinin salgıladığı insülin hormonu yardımıyla kullanır.
Şeker hastalığı (diyabet), pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi ya da ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen bir hastalıktır. İnsülin, şekerin hücre içine girmesini ve hücrede glikojen olarak depolanmasını sağlar. Şeker hastası, yediği besinden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve bu durumda kan şekeri düzeyi yükselir (hiperglisemi). Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organda hasara yol açar.
Günümüzde dünyada her 12 kişiden 1’i şeker hastalığından etkilenmektedir. Öte yandan şeker hastalığı olan kişilerin neredeyse yarısı henüz tanı almamıştır. Bu da, aslında her 2 şeker hastasından 1’inin hastalığından habersizce yaşamına devam ettiğini gösteriyor. Türkiye’de ise 2014 verilerine göre 7.2 milyonun üzerinde şeker hastası bulunmaktadır. Bu hastaların 2 milyondan fazlasına henüz tanı konmamıştır.
Tip 2 şeker hastalığında ise vücut insülin üretmektedir, ancak hücreler insüline direnç göstermektedir. Buna bağlı olarak zaman içinde üretilen insülin miktarı da yetersiz kalır. Bu sebeple yemeklerden sonra kandaki şeker hücrelere giderek enerjiye dönüşemez ve kan şekeri düzeyi yükselir. Tip 2 şeker hastalığı genellikle orta yaş ve üzerindeki bireylerde görülür ve şeker hastalığı vakalarının %90-95’ini oluşturur.
Genellikle ailesinde çok sayıda şeker hastası bulunan kişiler, 30 yaşın üzerinde, fazla kilolu hamileler gestasyonel diyabet açısından risk taşırlar. Gestasyonel diyabet doğumdan sonra genellikle düzelir fakat sonraki hamileliklerde tekrarlama riski yüksektir (yaklaşık %50).
Ağız Kuruluğu ve Sık İdrara Çıkma
İnsülin eksikliğine bağlı olarak kanda biriken aşırı şeker idrarla atılırken vücut suyunu da çektiği için idrar miktarı fazlalaşır. Bu durumda susama hissi ve ağız kuruluğu artar. Sonuç olarak hasta normalden daha çok idrara çıkıp daha fazla su içmeye başlar.
Kilo Kaybı
Alınan gıdalardan yararlanamayan vücut hücreleri enerji kaynağı olarak depolardaki yağları yakıt olarak kullanmaya başlar ve kişi zayıflar.
Yorgunluk
Hücre içinde enerji (şeker) yoksunluğu nedeniyle hasta, kendisini yorgun ve huzursuz hisseder.
Bulanık Görme
Kandaki şeker seviyesi çok yüksek ise vücudun tüm dokularından, bu arada göz merceğinden de su çekilir. Bu sebeple bakılan objelere odaklanılması güçleşir ve bulanık görme ortaya çıkar.
Şeker Hastalığı Tedavisi Sağlıklı Beslenme:
Beslenme biçiminin bireysel ihtiyaçlara uygun olarak düzenlenmesi, hastanın kan glukoz düzeyindeki dalgalanmaların kontrol edilmesine ve tip 2 diyabet hastalarında kilo verilmesine yardımcı olur. Genel olarak tüm diyabet hastaları beslenme konusunda bilgilendirilmelidir. Hasta bu konuda, doktoruna ve diyetisyenine danışmalıdır. Danışmanlık verilirken hem hasta hem de hastanın yemeklerini hazırlayan kişi bir arada olmalıdır. Diyabet hastaları doymuş yağ ve kolesterol içeriği düşük besinler ve yüksek lif içeriğine sahip tam tahıllı gıdalarla beslenmelidir. Protein ve yağ içerdikleri kalori nedeniyle, kilo alma ya da verme üzerinde etkilidir. Ancak kan glukozunu doğrudan etkileyen besin grubu, karbonhidratlardır. Tip 1 diyabeti olan hastalar yemek öncesi insülin dozunu hesaplarken karbonhidrat “sayma” ve buna göre insülin dozunu ayarlama yöntemini kullanırlar. Bu yaklaşımın başarılı olması için, uygulamanın doktor ve diyetisyenin rehberliğinde olması ve hastanın ayrıntılı bir şekilde eğitim alması gereklidir. Tip 2 diyabeti olan hastalar da; kalori kısıtlamasına uymalı, düzenli yemek yemeli, lif alımını artırmalı, işlenmiş karbonhidrat ve doymuş yağ tüketimlerini sınırlamalıdır. Bazı uzmanlar erken evrede böbrek hasarı olan hastalarda, ilerlemeyi önlemek için protein kısıtlaması da önermektedir.
Fiziksel Aktivite:
Doktora danışarak uygun bir egzersiz programı oluşturulmalıdır. Sağlık durumuna uygun olarak yürüyüş, yüzme ya da bisiklete binme önerilebilir. Egzersiz, kandaki glukozun hücreler içerisine girmesini sağlar; ayrıca hücrelerin insüline karşı duyarlılığını artırır. Uzunca bir süre egzersiz yapmamış kişilerin, fiziksel aktivitelere yavaş başlaması ve egzersiz yoğunluğunu yavaşça artırması gereklidir. Egzersiz yapmak günlük ya da haftalık rutinlerin bir parçası haline getirilmelidir.
Diyabet hastalarının aşılamalarına dikkat edilmelidir. Doktor tarafından uygun görüldüğünde; grip, zatürre ve daha önce yapılmadıysa Hepatit B aşıları önerilebilir.
Diyabet hastaları ayaklarına dikkat etmelidir. Ayaklar günlük olarak ılık suda yıkanmalı, özellikle parmak araları nazikçe kurulanmalıdır. Parmak araları dışında kalan ayak derisi nemlendirilmelidir. Ayaklar her gün kabarcık, kesik, yara, kızarıklık ve şişme yönünden incelenmelidir. Ayakta bir sorun mevcut ise ve hızlıca kendiliğinden iyileşmiyorsa mutlaka doktora danışılmalıdır.
Yıllık olarak genel kontroller ve göz muayeneleri yapılmalıdır. Düzenli diyabet kontrolleri dışında vücut; genel olarak hem diyabetin yaratabileceği ek sorunlar hem de başka hastalıklar açısından tarama yapmak amacıyla değerlendirilmelidir. Gözde ağ tabaka (retina) hasarı, katarakt ya da göz tansiyonu’na (glokom) ait bulguların varlığı araştırılmalıdır.
Diş sağlığına dikkat edilmelidir. Diyabet hastalarında daha ciddi diş eti enfeksiyonları görülebilir. Dişlerin, günde en az iki kez fırçalanması ve diş ipi kullanılması gereklidir. Düzenli olarak diş kontrolleri yaptırılmalıdır. Diş etinde kanama, kızarıklık ya da şişme fark edilirse, diş hekimine başvurulmalıdır.
Sigara içme ve diğer tütün kullanma alışkanlıkları bırakılmalıdır. Sigara kullanımı diyabete bağlı ağır sorunlarla karşılaşma riskini artırır. Diyabeti olan ve sigara içen kişilerin kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm oranı, diyabeti olan; ancak sigara içmeyen kişilerden daha fazladır. Hastalar, doktorlarından sigarayı ve tütün kullanma alışkanlığını bırakma yöntemleri hakkında danışmanlık almalıdır.
Alkol kullanımı var ise doktora danışılmalıdır. Hasta, alkol kullanma tercihine devam ediyor ise miktarı sınırlandırılmalı ve her zaman yemeklerle birlikte alınmalıdır. Karbonhidrat sayımı içerisine alkolden gelecek olan karbonhidrat da dahil edilmelidir. Uyku öncesinde kan şeker düzeyi ölçülmelidir.
Stres yönetimi ciddiye alınmalıdır. Uzun süren streste vücutta üretilen hormonlar insülinin etki göstermesine engel olabilir. Bu da, kandaki glukozun yükselmesine neden olur. Hasta kendi sınırlarını iyi belirlemeli ve önceliklerini dikkate almalıdır. Ayrıca rahatlama teknikleri öğrenilmeli ve yeterli süre uyunmalıdır.
Sağlıklı beslenme, sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olma ve sürdürme, düzenli olarak fiziksel aktivite yapma; diyabet tedavisinde önemli başlıklardır. Kan glukozunun takip edilmesi, insülin kullanımı ve diğer diyabet ilaçları da tedavinin diğer parçalarıdır. Diyabet tipine ve hastanın bireysel ihtiyacına göre belirlenir
Kan Glukozunun Takibi:
Kan glukozu dikkatli bir şekilde takip edilmelidir. Takipler, kan glukozunun hedeflenen değerler arasında kaldığından emin olmak için yapılır. Tedavi planına uygun olarak, kanda glukozun ölçülmesi ve kayıt altına alınması gereklidir. Bireysel ihtiyaca göre ölçümler, günde 4-8 kez ile haftada birkaç kez arasında değişen sıklıklarla yapılabilir. Sürekli glukoz izleme sistemleri de mevcuttur.
Dikkatli bir şekilde takip edilse bile kan glukoz düzeyleri bazen öngörülemeyen şekilde değişebilir. Gıdalar, fiziksel aktivite, ilaçlar, hastalıklar, alkol, stres ve kadınlardaki hormonal dalgalanmalar kan glukozu düzeylerini değiştirebilir.
Bazen diyabet hastalarında kan glukozu düşüklüğü görülebilir. Bu durum, genelikle, diyabet ilaçlarının etkisi ile ortaya çıkar. Hafif durumlar vücuda karbonhidrat alımı ile düzelir. Şiddetli durumlarda hayati tehlike görülebilir. Sık tekrarlanan kan glukozu düşüklükleri, ilaç tedavisi planında değişiklik yapılmasını gerektirebilir.
Günlük kan glukozu ölçümlerine ek olarak, düzenli HbA1C testi de önerilmektedir. HbA1c’ye hemoglobin A1c ya da kısaca A1c testi de denilmektedir. Hemoglobin, alyuvarların içerisinde bulunan ve vücuda oksijen taşıyan bir proteindir. Hemoglobin A1c, glukoz eklenmiş hemoglobindir. Kanda glukoz konsantrasyonu arttığında HbA1c düzeyi de yükselir.
Günlük kan glukozu ölçümlerinin aksine, HbA1c kanda son iki – üç ay içerisindeki ortalama glukoz düzeyi ile ilgili bilgi vermektedir. Günlük dalgalanmalardan etkilenmez. HbA1c ne kadar yüksek ise, hastanın diyabet ile ilgili ciddi sorunlar yaşama riski de o kadar yüksek olur. HbA1c testi diyabete yönelik tedavi planının ne ölçüde başarıya ulaştığını göstermektedir. Yüksek değerler; ilaçlar ya da beslenme düzeninde değişiklikler yapılması gerektiği ile ilgili sinyaller olarak değerlendirilir. Tedavi için hedeflenen HbA1c düzeyi, yaş ve diğer bireysel farklılıklara göre doktor tarafından değiştirilebilir.
İnsülin Tedavisi:
İnsülin bir şırınga ve iğne ya da bir tür kalem ile uygulanır. İnsülin pompaları da mevcuttur. Tip 1 diyabeti olan hastalar yaşamlarını sürdürebilmek için insüline ihtiyaç duyarlar. Tip 2 diyabet hastalarının birçoğu da insülin kullanmaktadır.
İnsülinin birçok tipi bulunmaktadır. İnsülin tipleri arasında kısa, orta ve uzun etkili seçenekler mevcuttur. Doktor, en uygun olan şekilde, kişiye özel bir tedavi planı oluşturacaktır.
Ağızdan alınan ilaçlar ve glukoz düşürücü tedavi: Ağızdan alınan ilaçlar, tip 2 diyabette kan glukozunun yeterli şekilde düşürülmesini sağlayabilir; ancak tip 1 diyabette etkili değildir. Etki mekanizmalarına göre farklı tipleri mevcuttur:
- Sülfonilüreler ve meglitinidler: Pankreası uyararak daha fazla insülin salgılamasını sağlarlar.
- Biguanidler ve tiyazolidindionlar: İnsülin salgılanmasını etkilemezler; ancak vücudun yanıtını artırarak insüline karşı daha duyarlı hale getirirler.
- Glukozidaz inhibitörleri: Bağırsakta glukozun emilimini bozarlar.
Tip 2 diyabeti olan hastalarda, eğer beslenme ve egzersiz ile kan glukozunda yeterli düşme sağlanamadıysa, öncelikle bu üç mekanizma ile glukoz düşüren ilaçlar kullanılır. Doktor, gerekli görürse, birden fazla tipin birlikte kullanılmasına karar verebilir. Kan glukozu kontrolü bu şekilde de sağlanamıyor ise, insülin sentezini artıran inkretin bazlı ilaçlar ya da insülin kullanılabilir.
Pankreas Nakli:
Tip 1 diyabet hastalarında bir seçenek olabilir; ancak ciddi riskleri vardır. Bu nedenle, tüm ilaç tedavilerine rağmen, kan glukozu yüksekliğinin devam etmesi ve böbrek yetmezliği nedeniyle; böbrek nakline aday olan hastalarda, büyük çoğunlukla böbrek nakli ile birlikte yapılır.
- 11 yetişkinden 1’i diyabetli. (415 milyon)
- 2 diyabetli yetişkinden 1’ine (%46,5) teşhis konulmamış yani diyabetli olduğunu bilmiyor.
- Küresel sağlık harcamalarının %12’si, diyabete harcanıyor. (673 milyar ABD Doları)
- 7 doğumdan 1’i gebelik diyabetinden etkileniyor.
- Diyabet hastalarının dörtte üçü (%75) düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde yaşıyor.
- 542,000 çocuk tip1 diyabet hastası.
- Her 6 saniyede 1 kişi diyabet hastalığından hayatını kaybediyor. (hayatını kaybedenlerin sayısı 5 milyon)
IDF tahminlerine göre diyabet 2040’da, 10 yetişkinden 1’i diyabet hastası olacak. (642 milyon) Diyabet ile ilişkili hastalıkların sağlık harcamaları 802 milyon ABD Dolarını aşacak.
Daha fazlası için http://www.diabetesatlas.org/
Kuruyemişler:
Sağlıklı yağ bulundurma açısından oldukça zengin olan kuruyemişler dengeli tüketildiği takdirde kan şekeri kontrolünü kolaylaştırıyor.
Çekirdek:
Kuruyemişlerden olan kabak çekirdeği Omega 3 açısından oldukça zengin. Düşük karbonhidrat değerine sahip bu besin kan şekerinizi dengelerken aynı zamanda bir demir deposu. Dengeli tüketildiği takdirde ay çekirdeği de iyi bir seçim ancak kabak çekirdeği özellikle tüketilmesi gereken besinlerden. Yine de porsiyon miktarını ayarlamayı hatırlatmakta fayda var.
Balık:
En sağlıklı protein kaynaklarından biri olan balık, Omega 3 deoposu olması bakımından sadece diyabet hastalarının değil herkesin tüketmesi gereken bir gıda.
Kırmızı meyveler:
Özellikle Tip 2 diyabet hastaları için antioksidan ve lif deposu olan kırmızı meyveler insülin üretmeye yardımcı olurken Tip 1 diyabet hastaları için de kan şekerini dengeleme açısından oldukça önemli.
Baklagiller:
Lif deposu olan baklagiller, sadece diyabet hastalarının değil aslında herkesin haftada en az iki kez tüketmesi gereken besin grubunda. Düşük karbonhidrat değerine sahip bu besinler, kandaki şeker oranını dengeliyor.
Brokoli:
Brokoli için 'diyabet hastaları için var olan bir sebze' demek hiç de yanlış olmaz. Diyabetle doğal olarak savaşan bu sebze kan şekerini dengelerken günlük C vitamini ihtiyacını da karşılıyor.
Kıvırcık lahana:
Brokoli gibi kıvırcık lahana da çok düşük karbonhidrat değerine sahip olmasıyla bilinen bir sebze. Antioksidan deposu olan bu besini herkesin tüketmesi gerekiyor.
Avokado:
Omega 3 deposu olan avokado kalp ve tansiyon rahatsızlıkları için anahtar besinken diyabette de kan şekerini dengeliyor.
Yoğurt:
Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden biri olan ve içinde bulundurduğu yüksek miktarda kalsiyum miktarıyla günlük yemek alışkanlığında muhakkak olması gereken yoğurdun Tip 2 diybabet riskini azalttığı ortaya çıktı.
Çay:
Uzmanlar şekersiz olmak kaydıyla yeşil çay ya da siyah çayın her gün tüketilmesi gerektiğini söylüyor. Yoğun miktarda antioksidan içermesi sayesinde ise kan şekeri ayarlamaya yardımcı.
Keten tohumu:
Sağlıklı yağ, lif ve protein deposu olan keten tohumu diyabetle savaş için aranan besin
Elma:
Kolesterol ve kalp rahatsızlığı yaşayanlar için aranan besin olan elma, kan şekerini dengelemesiyle diyabetle savaşmak için de gizli silahlardan biri.
Sarımsak:
Sarımsak kanser riskini azaltırken kolesterolü dengeler ve kan basıncını düzene sokar. Bu nedenle diyabetle savaşta muhakkak tüketilmesi gereken besinlerden biri.
Ispanak:
Lifli yeşil yaprakları sayesinde diyabet hastaları için uzmanlar tarafından muhakkak öneriliyor.
Bitter çikolata:
Az şekerli, bol kakaolu bitter çikolata zengin antioksidan kaynağı olması bir yana insilün direncini de azaltıyor.
Kuşkonmaz:
Türk mutfağında kendine yeni yeni yer edinmeye çalışan kuşkonmaz, insülin üretimini arttırdığı için özellikle Tip 2 diyabet hastalarına öneriliyor.
Tarçın:
Tarçın, tatlı ihtiyacını giderebilecek iyi bir baharat. Ayrıca araştırmalar, tarçının kan şekerini dengelediğini kanıtladı.
Yulaf:
Lif deposu olan yulaf şekerin içinde bulunan yüksek karbonhidratı dengeleme konusunda uzman.
Zeytinyağı:
Sağlıklı bir hayat biçiminin vazgeçilmezi olan zeytinyağı, kan şekerini dengeliyor.
Tatlı patates:
Patatesin aksine tatlı patates, insülin direncini azaltıyor, kolesterolü düşürüyor ve kan şekerindeki artışı önlüyor.